Almanca Öğrenmek
Bölümüm dolayısıyla iki yıl hazırlığım vardı, Almanca ve İngilizce olarak. İngilizce’den sonra Almanca öğrenmek çok daha güzel gelmişti bana, hatta Almanca konuşabiliyor, iletişim kurabiliyor olmamda bunun etkisi olduğunu düşünüyorum.
Kimine göre Almanca çok zor, başkasına göre de çok kaba bir dil iken bana neden bu kadar güzel ve etkileyici gelmişti. İşte bu yazımda bunu anlatacağım ben.
İlk olarak Almanca’yı benim mesleğimin ana dili olarak sayabiliriz. Çoğu büyük otomotiv firmasının Alman kökenli olması (Volkswagen, Mercedes, BMW, Audi, Man vs) bu tezimi doğrularken, Almanca’yı bana cazip hale getiriyordu. Bir de benim yurt dışı hedeflerimi düşününce Almanya benim için cennet, Almanca bu cennetin anahtarı konumundaydı.
İkinci olarak ben Almanca macerama okulda başlamadım. Bu da benim Almancayı sevme nedenlerimden biri olabilir. Çünkü ben 40 kişilik sınıflarda sadece gramer ve okumaya yönelik alıştırmalarla bir dilin öğrenebilineceğini sanmıyorum. Bunun en büyük kanıtı, ilkokuldan beri İngilizce eğitimi alıyor olmama rağmen bir türlü İngilizce konuşamıyor olmam.
Almanca Öğrenmeye Nasıl Başladım?
Almanca’ya Goethe Institute Ankara‘da başladım ve burada genel olarak iletişim temelli bir eğitim alarak sürekli konuşmaya, birileriyle mail yoluyla ya da mesaj yoluyla sürekli iletişim kurmaya yönelik bir temel aldım. Daha sonra okulumun verdiği Almanca hazırlık eğitimi ile gerçekten sıkıldım, çünkü gerçekten 40 kişilik sınıfta dil eğitimi olmuyor.
Daha sonra birinci sınıfımı bitirdikten sonra, Mercedes Benz Türk‘ün Sprachcamp‘ına başvuru yaptım ve buna seçildim. Şansıma yine Goethe Institute’ün yolları gözüktü bana. Almanca’yı sevdiğim yere geri döndüm ve orada baya bir seviye geçtikten sonra devam ettim burada Almanca öğrenmeye.
Almanca seviyem gittikçe artıyor, dinlemem gelişiyor, dil bilgim artıyor ama bir türlü istediğim akıcılıkta konuşamıyordum. Neden böyle oluyor, neden? Cidden kafamı meşgul ediyordu bu konu, o kadar zaman harcamıştım, para harcamıştım ama bir türlü olmuyordu. O aralarda aklıma nereden geldiğini bilmediğim bir şekilde daha önce filmini izlediğim Patrick Süßkind’in Das Parfum’ü okuyasım geldi. Ondan sonra fark ettim ki ben dilin temelini almıştım sadece aradaki harç olarak bazı bağlaçlar ya da akıcılık katıcı unsurlar gerekliydi işte burada da kitaplar ve romanlar devreye girdi. O saatten sonra on tane seviyeme uygun hikaye kitabı ve iki tane roman okudum. Şu an bir iş görüşmesinde Almanca mülakat yapabiliyorum bu sayede.
Ee, okumayı geliştirdin falan da dinleme nasıl gelişti?
Burada da devreye Almanca filmler girdi. Bulduğum her filmi indirdim, zaman buldukça izledim her birini yavaş yavaş Almanca alt yazısıyla birlikte. Sesli hikaye kitapları buldum ve uyumadan önce onları dinledim hiç bir şey yapmadan, ve kendiliğinden gelişmesine izin verdim.
Bir de şu site var tabiki; Deutsche Welle
Buradaki sesli haberleri dinledim, yazıları okudum. Hatta burada dil öğrenenler için var olan Jojo adlı diziyi takip ettim sanırım 2-3 sezonunu izledim onun almanca alt yazıyla beraber ve işte buradayım tam olarak.
Şuna inandım hep bugüne kadar, bir şeyi yapabilmek için hedef olmalı, hedef olduktan sonra başarı her türlü gelir yeter ki hedef olsun.
Almanya’da Staj Yeri Bulmak – 1 ve Almanya’da Staj Yeri Bulmak – 2 yazılarım da ilginizi çekebilir.
Eğer sorularınız varsa yorum kısmından sorabileceğiniz gibi, Instagram ya da Facebook‘tan da bize ulaşabilirsiniz. 🙂