En son Almanya’ya gelişimi anlattığımdan bugüne dört yılın üzerinden zaman geçti, ki Erasmus Stajı için gelişimin üzerinden de. O ilk gün sonrasında da, günlerim ilk başta o kadar kolay değildi, ama sonrasında daha da kolaylaştı ve Almanya’ya alıştım. Bugün size Almanya’da ilk hafta ve sonrası benim için nasıldı bundan bahsedeceğim.
Almanya’da ilk hafta ve sonrası…
İlk Hafta
İlk başta nanosim kartı almak, ki Almanya’da o kadar yaygın değildi, ve internete bağlanabilmek o kadar zamanımı aldı ki. İlk telefon hattımı aldıktan sonra nanosim kart için internetten kayıt olup yaklaşık bir hafta bekledim, bu bir hafta boyunca internetsiz ve telefonsuz geçirmek zorunda kaldım. Bunun için size ilk tavsiyem, yurt dışına çıkmadan önce Türkiye’deki hattınızı yurt dışı aramalarına açtırmanız, mümkünse yurt dışı internet paketi yaptırmanız, kesinlikle ilk haftada yardımcı olacaktır. Diğer tavsiyem de evinizde internet bağlantınız olduğundan emin olmanız.
Nanosim karta ulaşmam yaklaşık iki hafta sürdü, bunda geldiğim günden sonraki günün resmi tatil olması nedeniyle her mağazanın kapalı olmasıydı, Türkiye’dekinin aksine resmi / özel demeden her yerin kapalı olması. Bu yüzden üçüncü tavsiyem de yurt dışına giderken oranın resmi tatil günlerine bakmanızı öneriyorum ki aç susuz kalmayın, ya da benim gibi benzinlikten alışveriş yapmak zorunda kalmayın.
Pazartesi tatil olduğundan stajıma Salı günü başladım, takımımda benimle beraber üç stajyer ve bir de Masterandin (master tez öğrencisi) vardı, Masterandin benim için tabii ki çok farklı bir kavramdı, daha sonradan mantığını kavradım. Stajyerler de benim farklı üniversitelerden geliyorlardı, Dual Hochschule. Dual Hochschule’ler okul ve şirket iş birliğiyle oluşturulmuş programların olduğu üniversiteler, üç yıl boyunca üç ay boyunca okulda eğitim; üç ay staj şeklinde bir öğrencilik hayatı, iş garantisi ve aylık burs gibi imkanlarla kariyerlerine 1-0 önde başlamalarına imkan veriyor.
Erasmus Stajı ve Seyahatler
Erasmus deyince akla gelen çılgın partiler, alkol ve arkadaşlıklar maalesef Erasmus Stajı deyince direkt eleniyor, onun yerine sabah sekiz akşam dört mesaiye kendine bırakıyordu. Erasmus stajının en güzel yanı, eğer stajı şirkette yaparsanız, stajyer maaşının Türkiye’deki asgari ücretin çok üzerinde yaşam kalitesi sunduğunu, Almanya’da ev kiraları artmadan önce de bir öğrenci için çok iyi bir miktar olduğunu belirtmeliyim. Stajyer maaşım Erasmus hibesiyle birleşince aylık 1325 Euroya ulaşıyordu ve bu 2014 için Almanya’daki asgari ücrete çok yakındı.
Erasmus deyince akla gelen seyahatler bu maaşla beraber daha kolay hale geliyordu, fakat sabah sekiz akşam dört mesai nedeniyle sadece hafta sonları kalıyordu. Bu yüzden bu dört ay içerisinde çok bi ülkeyi gezememekle beraber İtalya, İspanya, Fransa, o zaman Çek Cumhuriyeti (şimdi Çekya) ve Almanyayı gezme imkanı bulabildim. Milano, Barcelona, Strazburg, Prag, Hamburg, Stuttgart, Karlsruhe, Berlin, Mannheim, Frankfurt.
En sevdiğim şehir kesinlikle Prag’dı, nedendir bilinmez Barcelona’dan bile daha çok hoşuma gitmişti. Prag eğlenceliydi, tarihi mekanlarıyla, dans eden eviyle, Prag kalesiyle, ucuz olmasıyla, kalabalığıyla…
Dönüşü ise bir o kadar çileliydi;
Teoride; Prag’dan otobüsle Nürnberg’e gelecektim, oradan da trenle önce Frankfurt’a sonrasında da Karlsruhe’de olacaktım ve aynı gün içinde eve ulaşacaktım.
Ama Pratikte beklediğim gibi olmadı, otobüsle Nürnberg’e gelmesine geldim ama Frankfurt’a gidecek trenim kırk beş dakika gecikecekti. Bu yüzden DB Info’ya giderek biletimi on iki dakika sonraki bi trenle değiştirerek Frankfurt’a aktarmamdan önce ulaşmayı planlıyordum. Deutsche Bahn, kendi hatalarından / gecikmelerinden olduğu için biletimi ücretsiz olarak değiştiriyor.
Gabriel Garcia Marquez’in “İnsanlar plan yapar ve Tanrı onlara güler” dediği gibi, aktarmama yetişme ümidiyle biletimi değiştirdiğim trene bindim binmesine fakat aşırı yağmur nedeniyle tren yolu kenarında II.Dünya Savaşı’ndan kalma bombalardan biri yer yüzüne çıkmıştı ve bu yüzden tren yollarında trafik kontrollü olarak sağlanabiliyor ve bazen tamamen durduruluyordu. Bombanın kimseye zarar vermeden imha çalışması nedeniyle üç saatlik bir gecikme sonunda Frankfurt’ta varıyordum. Burada da uzunca bir beklemenin ardından DB Info ile görüşerek Karlsruhe’ye gitmem gerektiğini aktardım fakat Karlsruhe’ye giden tek kişi olduğum için beni taksiyle gönderemediler, bunun yerine tren istasyonu (Haupthbahnhof) yakınındaki otellerden birine yönlendirdiler ve bir gün sonra geçerli tren biletimi hazırlayıp verdiler, o geceyi Leonard Hotel’de geçirdikten sonra sabah beş treniyle evime yollandım.
Daha sonrasında Deutsche Bahn özür mahiyetinde bilet paramın yüzde ellisini bana geri ödediğinde mutlu olmadım diyemem.
Bir sonraki yazım Yarı Zamanlı Calısma da ilginizi çekebilir.
Umarım Almanya’da ilk hafta ve sonrası yazımı keyifle okumuşsunuzdur. Sorularınızı contact kısmından ya da bu postun altına yazarak sorabilirsiniz.
Teşekkürler,